TÜRKİYE'NİN KUŞLARI

Türkiye, 75 aileden 485 kuş türüne ev sahipliği yaparak İzlanda’dan İran sınırına, Kanarya adalarından Kuzey Afrika’ya yayılan Batı Palearktik’te bulunan ailelerin yüzde 71’i ve üreyenler dahil tüm türlerin yüzde 42’sini barındırıyor. Ancak bu topraklara bir ayrıcalık kazandıran bu biyolojik zenginlik, çok değil 30-40 yıl öncesine kadar daha büyüktü. Kıta özelliği gösteren biyocoğrafik yapısının yanında iklimi ve topoğrafyasının çeşitliliğiyle öne çıkan Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında bir köprü oluşturması ve kuş göç yolları üzerinde bulunması nedeniyle de önemli bir kara parçası. Ancak bütün bu zenginliği olumsuz etkileyen, çoğu insan kaynaklı yanlış uygulamalar, son yıllarda sahip olunan biyolojik çeşitliliği azalttı. Dünya Doğayı Koruma Birliği (International Union for the Conservation of Nature - IUCN) kriterlerine göre Türkiye’de 46 tür Dünya ölçeğinde nesli tehlike altında. İncegagalı Kervançulluğu, Yakalı Toy ve Yılanboyun, belki iki kuşak öncesindekilerin gayet yakından bilip tanıdığı ama artık biz ve bizden sonrakilerin ancak kitaplardan görebileceği türler olarak kayıtlara girdi. Miladı Amik Gölü’nün kurutulması olarak bilinen tarım alanı oluşturma amaçlı uygulamalar, doğaya el birliğiyle vurduğumuz yakma, kirletme, kurutma gibi darbeler ve bilinçsiz olanın yanı sıra kaçak-kuralsız avcılık, zengin tür çeşitliliğimizin nadide üyelerini maalesef elimizden aldı. Bozkır alanlarının bilgisizce ve sorumsuzca tarlaya dönüştürülmesi, orman yangınları, ağaçların kesilip, orman alanlarının yerleşime açılması, deniz kıyılarının betonlaştırılması, göller ve akarsuların hızla kirletilmesi de hala çok yakıcı sorunlar olarak varlığını ve tehdit olmayı sürdürüyor. Biyoçeşitliliğin korunması için sadece türleri tanımlamış olmak yeterli değil. Doğayı korumak, bu mücadelede etkin rol üstlenmek, bilim insanları başta olmak üzere, her yurttaşın sorumluluğu.

Türkiye’nin zengin biyoçeşitliliğini olumsuz etkileyen olayların miladını Amik Gölü uygulamalarına dayandırmamız boşuna değil. Anadolu’nun zenginlik haritasındaki yerini kaybeden ilk doğa armağanlarından biriydi Amik Gölü. 1950’lerde ilk adımları atılan ve 1974’e kadar devam eden süreç sonunda Amik Gölü, tamamen kurudu. Ve ismi bugünlerde birçok kişiye yabancı gelen Yılanboyunların bu topraklardaki varlığı sona erdi. 1960’'lara kadar Antakya Amik Gölü'nde yaşayan Yılanboyun’un Türkiye’de nesli, gölün kurumasıyla son buldu.

2021 takvimini, Yılanboyun özelinde hikayesi hazin sonla biten türlerin çoğalmaması duyarlılığına adadık. Doğayı ve içindeki tüm canlıları korumanın, gezegenin geleceği için hayati önemde olduğuna dikkat çekmek istedik.

Unutulmamalı ki doğadaki her canlıya ne kadar saygı duyuyor ve ne ölçüde koruyorsak o kadar yaşıyoruz ve tüm canlılarla birlikte insan türünün yaşamının devamı da bu saygı ve korumaya bağlı.

Dr. Arzu GÜRSOY ERGEN – Ömer L. FURTUN

Bu metin için gönderilen görseller:

Yılanboyun - African Darter - Anhinga rufa

İncegagalı Kervançulluğu - Slender-billed Curlew - Numenius tenuirostris

Yakalı Toy - Asian Houbara - Chlamydotis macqueenii (Takvim için Görseli dekupe edilerek kullanılabilir)

ARZU GÜRSOY ERGEN KİMDİR?

Ordu/Ulubey’de doğdu. Samsun Anadolu Lisesi’nde okurken Carl Tobey’in botanik bahçesiyle doğaya merakı başladı. Doğaya, canlılara ve bilime olan ilgisi nedeniyle üniversitede biyoloji eğitimi aldı. Ardından Ondokuz Mayıs Üniversitesi Biyoloji Bölümü Zooloji ABD’de kuşlar (ornitoloji) üzerine hem yüksek lisans hem doktora yaptı.

Post doktorada İsveç Lund Üniversitesi’nde “söğütbülbülleri” üzerine çalıştı. Kuşların ekolojisinin araştırılması, izlenmesi ve korunması konularında çok sayıda ulusal ve uluslararası bilimsel ve sosyal projede görev aldı. Projelerde çalışırken Anadolu’nun dört bir yanını gezdi. Kuşlar üzerine ulusal ve uluslararası yayınları, kitap bölümü yazarlığı var.

Ankara Üniversitesi – Orta Doğu Teknik Üniversitesi - Tarım ve Orman Bakanlığı DKMP Genel Müdürlüğü ortaklığında başlatılan “Eymir Halkalama İstasyonu” projesinin yürütücülerindendir. Halen Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde akademik çalışmalarına devam etmektedir.