EŞİTLİK KÜCADELESİNDE 94. YIL

Ülkemizde hukuki eşitsizliklere karşı mücadele, kadın mücadelesinin tarihidir ve Cumhuriyet öncesinde başlayan kadın hareketi, Cumhuriyetin ilanından sonra örgütlü,  yaygın ve geniş kesimleri etkileyen bir boyut kazanmıştır. 

Eşitlik talebinin temeli olan seçme ve seçilme hakkını içeren bir tüzükle daha 1923 yılında bir Kadınlar Partisi (Kadınlar Halk Fırkası) kurmak üzere harekete geçen kadınlar, buna izin verilmemesi üzerine, 1924 yılında Türk Kadınlar Birliği adı ile Dernek olarak örgütlenmişler ve sosyal, siyasal ve ekonomik alanların tümünde eşitlik istemi ile her hakkın kazanılmasında ve toplumda duyarlılık oluşturulmasında önder ve öncü rol oynamışlardır.

“Biz Türk Kadınları toplumsal ve siyasal yaşamda hak ettiğimiz yeri almalıyız. Önce Türk Kadınlarını bilinçlendirmeli ve eğitmeliyiz. Onlara daha fazla şey istemelerini ve bunlara nasıl ulaşacaklarını anlatmalıyız. Amacımız Türkiye’de kadın ve erkeğin sosyal, ekonomik ve siyasal eşitliğidir.” 

Ağır, zor ve başarılması imkansız görünen ve içinde yer aldıkları kurtuluş savaşının kazanılmasının hemen arkasından Derneğin kurucusu Nezihe Muhiddin’in örgütlenmedeki amaçlarını anlatan bu sözleri hala bizim için yol göstericidir ve mücadelemizin temel ifadesidir. 

Eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesini başlatan cesur, yiğit ve aydın kadınlarımızın kurduğu ve tüm ülkeye yaydığı Türk Kadınlar Birliği,  Cumhuriyet tarihinin ilk ve çok uzun yıllar tek örgütlü kadın gücü olmuş, başta seçme ve seçilme hakları olmak üzere,  yasal hakların elde edilmesi için demokratik birçok mücadelenin içinde ve önderi olmuştur.

Bu gayretlerle de, Atatürk’ün çağdaş uygarlıklar düzeyine ulaşabilmek için, yeni yapılanmakta olan toplumun, esas dinamiği olarak gördüğü kadınlar olarak, ülkemizin şekillenmesinde söz sahibi olmak üzere dünya üstündeki diğer ülke kadınlarından önde ve ilerde çağdaşlık yarışına başlamışlardır. Bu durumda öncelikle Cumhuriyetle kadın haklarının iç içeliğini önemle vurgulamak gerekir.

Örgütlü mücadelenin başlangıcı olarak adlandırabileceğimiz ve Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra, hukuki eşitsizliklerin önlenmesi ile ilgili gerçek anlamda ilk yasal düzenleme 1926 yılında yürürlüğe giren Medeni Yasadır ve daha o tarihlerde, ilk ve tek örgütlü kadın gücü olan Kadınlar Birliği, bu yasa hazırlıklarında müdahil olmak için, taleplerini içeren tasarılar hazırlayarak,  dönemin adalet bakanı Mahmut Esat Bozkurt’la görüşmeler yaparak, çalışmalara katılma yollarını aramışlardır.

Genç Cumhuriyetin hukuk devrimlerinin temeli olan Medeni Yasa ile kadın toplum içinde gerçek kimliğini elde etmiş ve kadına, toplumsal yaşamda ikinci planda ve bağımlı bir rol veren dinsel kuralların yerini laik kurallar almıştır. Bu yasa kadınları evlilik, boşanma, velayet, vesayet ve miras gibi konularda da, erkekle eşit haklara sahip hale getirmiş ve en önemlisi çok kadınla evlilik resmen yasaklanmıştır.

Atatürk’ün çağdaşlığın ölçütü olarak yaşama geçirdiği eşitlik öngörüsü ve onun yanında Türk Kadınlar Birliğinin örgütlü ve yoğun mücadelesi sonucu 1930 yılında kadınlarımız, belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını yasayla kazanmışlardır. Türk Kadınlar Birliği, aynı yıl 11 Nisan’da İstanbul’da büyük katılımlı bir miting düzenlemiştir. 1933 yılında kadınların, köy ihtiyar heyetlerine seçme ve seçilebilme, 1934 yılında ise, TBMM.’ne girebilme haklarını elde etmeleri üzerine, 7 Aralık 1934 günü, Türk Kadınlar Birliği ikinci büyük kadın mitingini düzenlemiştir.

Eşitlik mücadelesinin geniş katılımlı ve örgütlü başlatıcısı ve sahibi olan Türk Kadınlar Birliği’nin son ve en önemli etkinliği 1935 yılında Uluslararası Kadınlar Birliği’nin 12.toplantısının İstanbul’da gerçekleşmesini sağlamalarıdır ve 2 Nisan tarihinde başlayan bu toplantıya 32 ülkeden beş yüze yakın kadın katılımı sağlanmıştır.  Kongrenin iki temasından birisi Kadın hakları/feminizm,  ikincisi ise Barıştır.

1935 yılında yapılan 5.Dönem milletvekili seçimlerinde, Meclis’e 18 Kadın milletvekilinin girmesi ile Türk Kadınlar Birliğinin eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi bu en büyük başarı ile taçlanmıştır.

Dönemlerinin tanığı, mücadelenin emekçileri ve başarmak konusundaki dirençleri ile bize önder ve örnek olan kadınların birliği,  yani bizim tarihimiz çok uzun zaman bize kapalı kaldı,   ancak bu tarih anlatılmaya, aydınlatılmaya ve belgelendirilmeye başlandığı günden beri, geçmişimizde övünülecek ne çok başarı olduğunu bilmek gurur verdi bize. Bundan böyle de yol gösterici olacak. 

Kadının konumunun değişmesi, toplumun değişmesi ve gelişmesiyle eş anlamlıdır. Çünkü demokrasi geliştikçe kadın haklarının genişleyeceği,  kadın hakları geliştikçe demokrasinin sağlam temellerine oturup kurumlaşacağı kesindir.

Kadın Hakları mücadelesinin, gerçek demokrasi mücadelesi olduğunu görerek ve tarihi gerçeklerin gün ışığına kavuşmasının önemine inanarak bu projeyi hayata geçiren Sayın Dr. Yahya Rauf LALELİ’YE teşekkürlerimizi sunarız.

Av. SEMA KENDİRCİ UĞURMAN

GENEL BAŞKAN
TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ