Anadolu üç farklı bitki coğrafyası bölgesinin kesiştiği bir noktada, yine üç farklı iklimin etkisinde, çok çeşitli kayaç ve topraklardan ve bunların çok çeşitli topoğrafik formlarından oluşan çok özel bir yaşam alanıdır. Anadolu sıra dağları, ovaları, akarsu ve gölleri ile canlı yaşamı için adeta bir sığınaktır. Öyle ki bir zamanlar eski doğa gezginlerinin takdığı bir adla “Küçük Asya” olarak anılırmış. Akdeniz bitki coğrafya bölgesi özellikle güney ve batı kıyılarımızla komşu olduğumuz Akdeniz’den adını alır ve bu kıyılar boyunca uzanır, hatta Karadeniz kıyılarında da etkisini gösterir. Avrupa-Sibirya bitki coğrafya bölgesi, Anadolu’nun kuzeyinde kıyının hemen üzerinde başlar ve özellikle doğuya doğru etkisini gösterir. İran-Turan bitki coğrafya bölgesi ise neredeyse tüm İç Anadolu’yu kaplar ve kesintisiz olarak doğu sınırına kadar uzanır. Anadolu, kıyı kesimlerde Akdeniz iklimi, kuzey kesimlerinde Oseyanik, iç kesimlerde karasal bir iklimin etkisi altındadır. Başta bitkiler olmak üzere tüm canlıları işte bu iklim çeşitlendirir, şekillendirir ve sınırlar. İşte Anadolu’yu bitki zengini yapan faktörler bunlardır.
Anadolu bitki yaşamı için sayısız yaşam alanı içerir. Bu seçenek bolluğu bitki çeşitliliğini o kadar etkilemiştir ki neredeyse Anadolu’daki bitki türü sayısı, Avrupa kıtasındaki bitki türü sayısı kadardır. Ancak sayıdan daha önemli bir durum, Anadolu bitki çeşitliliğinin Anadolu’ya özgü oluşudur. Öyle ki bu özgünlük her üç bitkiden birinin Anadolu dışında bulunmadığı kadar kendine hastır. Bunun başlıca nedeni bitkilerin evrimsel süreçte çevresel koşullara uyum sağlamalarından kaynaklanmaktadır. Endemik olmak sadece siyasi sınırlar içinden başka yerde bulunmadığını açıklayan bir terim olmasına rağmen, yukarıda açıklamaya çalıştığım coğrafi faktörler asıl sınırı çizerler.
Anadolu gerek yaşam alanı çeşitliliği, gerekse canlı çeşitliliği açısından Dünya Biyoçeşitlilik Sıcak Noktalarından (Biodiversity Hotspot) birisidir. Biyoçeşitlilik Sıcak Noktaları küresel iklim değişikliği başta olmak üzere, yaşam alanları üzerinde insan baskısının olduğu, doğal türlerinin en az % 70’ini kaybetmiş, en az 1500 bitki türü barındırması ve türlerinin yerel olması ile tanımlanmıştır. Dünya üzerinde biyoçeşitliliğin azalması, tehlike ve tehdit altında olması özellikle rezerv konusundaki bu merkezlerin daha iyi korunması konusunda dikkatleri üzerlerine toplamıştır.
Koruma ancak tanıma ile mümkündür. Ülkemizdeki bu zenginliği korumanın yolu onları bilmekten geçer. Canlıları korumanın önceliği ise yaşam alanını korumaktır. Ülkemiz doğal bitkileri ile ilgili yapılmış pek çok araştırma ve çoğu yabancı bilimadamları tarafından yazılmış kitaplar dışında, botanik tarihimiz açısından çok önemli bir çalışma da halihazırda yazımı devam eden “Resimli Türkiye Florası” projesidir. Bu proje halkın kendi dilinde okuyup bitki türlerini tanımasını hedeflemiştir. Binlerce bitki arasından seçtiğimiz bitki görsellerinden oluşan bu sunum ile görsel güzellikleri dışında içerdiği bilgilerle, bizler de bu bilince katkıda bulunmak istedik.
Sevgi ve saygılarımla,
Tuğrul Körüklü
ANK Herbaryumu